Oruç ibadeti İslamiyet’te olduğu gibi diğer tüm semavi dinlerde de var olan çok eski bir ibadettir. Bu ibadet; İncil’de Matta’nın 6.Bölüm 16 ve 18.Cümlelerinde, 9.Bölüm 14 ve 15.cümlelerinde, İncil Luka’da 18.Bölüm 9 ve 14.Cümlelerinde ve Tevratta Yeşaya Bölümünün 58.Babı 1 ile 14.Cümlelerinde geçiyor olup sadece İslamiyete özgü olan bir ibadet değildir.

Türkler İslamiyeti Farslardan almış olmaları nedeniyle “oruç” kelimesi tıpkı “namaz” kelimesi gibi Kur’an’da geçmez. Bu kavramlar literatürümüze Farsçadan girmiş kelimelerdir. Oruç kelimesi Kur’an’da “siyam” şeklinde geçmektedir.

Siyam kelimesi ise “savm” kelimesi ile aynı kökten türemiş olması nedeniyle; yemek, konuşmak, yürümek türünde “bir fiili yapmaktan kendini tutmak, geri durmak” anlamlarına gelmektedir. Nitekim Kur’an’da da bu kelime kişinin belirli vakitlerde yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden geri durması, kendini tutması şeklinde kullanılmaktadır. Kısa bir kavram tanımlaması yaptıktan sonra şimdi de oruç ibadetinin tüm detaylarının anlatıldığı 2-Bakara-183/184/185/186/187.Ayetleri inceleyebiliriz.

2-Bakara-183: Ey iman sahipleri! (Siyam/Oruç) sizden öncekiler üzerine yazıldığı gibi sizin üzerinize de yazılmıştır. Bu sayede sakınmanız/korunmanız umulmaktadır.

Oruç ibadetinin anlatıldığı bu ilk ayetten üç şey anlaşılıyor. Bunlar:

  1. Oruç ibadetinin bizden önceki iman sahibi müminler tarafından da uygulandığını dolayısıyla bu ibadetinin bizler içinde farz bir ibadet olduğunu anlıyoruz.
  2. Oruç ibadetinin de tıpkı namaz ibadeti gibi Muhammed peygamber ile başlamadığını Muhammed peygamberden çok öncede uygulanan bir ibadet olduğunu anlıyoruz. Nitekim Kur’an’dan önceki gönderilmiş kitaplarda da bu ibadetinin yazıyor olması bunu tasdiklemektedir.
  3. Oruç ibadeti sayesinde insanın sakınması, korunması umulmaktadır. Çünkü oruç ibadeti insanı sadece belirli vakitlerde yemekten, içmekten ve cinsel ilişkiden kendini geri tutmayı, sakınmayı değil; kendini tutma ve sakınma iradesini hayatın geneline yaymaya aracılık eden bir ibadettir. Peki bunu nasıl yapabiliriz?  Bunu Allah’ın Kur’an’da yazdığı günahlardan sakınarak, kötülüklerden sakınarak, Allah’ın haramlarından geri durarak, yalan söz söylemekten geri durarak, putperestlikten sakınarak veya zandan sakınarak yapabiliriz.

2-Bakara-184: (Oruç/Siyam) Sayılı günlerdedir. Sizden kim hasta olur veya yolculuk halinde bulunursa tutamadığı gün sayısınca başka günlerde tutar. (Siyam/Oruç)“a zorlukla dayananlar üzerine düşen, fidye olarak bir yoksulu doyurmaktır. Kim gönüllü olarak hayır işlerse o onun için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz, (Siyam/Oruç) tutmanız sizin için daha hayırlıdır.

Oruç ibadetinin anlatıldığı bu ikinci ayetten ise beş şey anlaşılıyor. Bunlar:

  1. Oruç ibadeti sayılı gündedir. Yani kaç gün tutmamız gerektiği Kur’an’da açıklanmıştır. Şöyle ki, “sayılı gün” kelimelerinin Arapçası “eyyamen madudat” kelimeleridir. Bu kelimeler Arapça’da 3 ila 10 gün anlamlarına gelmektedir. Nitekim 2-Bakara-196.Ayetti de bunu doğrulamaktadır. Ancak söz konusu ayette zamir olan bu kelimeler tek başına kullanılmamış olup; Edip Yüksel’in de dediği gibi “ayın tamamı” için kullanılmış olmaları nedeniyle 3 ila 10 günü değil o ayın tüm günlerini kapsamaktadır. Dolayısıyla bu ayetten orucun bir ay tutulması gerektiğini anlıyoruz.
  2. Oruç ibadetinin eğer “hasta veya yolculuk halindeysek” tutulması zorunlu bir ibadet olmadığını anlıyoruz. Eğer hastaysanız vücudunuzun ihtiyacı olan yemek ve sudan uzak durmanız size daha fazla zarar vereceğinden Allah bunun inisiyatifini size bırakmıştır. Çünkü Allah kullarına zulmetmez. Ancak şu da unutulmamalıdır ki, kendinizi iyi hissettiğiniz başka günde oruç tutmanız şartıyla bu inisiyatif size bırakılmıştır. Çünkü oruç ilk ayette de anlatıldığı üzere korunmamız ve sakınmamız için çok önemli bir ibadettir. Bu ibadet için mücbir veya zorunlu bir sebep oluşmadıkça zafiyet verilmemesi çok önemlidir.
  3. Şayet aç ve susuz olmanızı engelleyecek bir hastalığa sahipseniz veya yaşınız gereği oruç tutabilecek durumda değilseniz o zaman bu ibadet size farz değildir. Ancak bu durumda bir şarta bağlanmıştır o da fidye olarak yoksul doyurmanız gerekmektedir. Bu ibadet güçlü bir irade inşa etmenize aracılık ettiği gibi Allah’ın nimetlerinin değerini de gösteren bir ibadettir. Bu şekilde israftan geri durmanız, yoksul insanları doyurarak şükür söylemlerinizi somutlaştırmanız ve bu insanların durumundan da haberdar olmanız istenir.
  4. Peki hastalığınız veya yaşınız gereği oruç tutamıyor ve fidye olarak bir yoksulu doyuracak kadar paranız yoksa ne yapmanız gerekli? Allah devam eden ayetinde “gönüllü hayır işlemenin insan için iyi olacağına” vurgu yapıyor. Yani bu durumda sizin de yapmanız gereken şey gönüllü olarak herhangi bir hayır işlemek olacaktır. Örneğin,  yaşlı bir kadının alışveriş poşetlerini gideceği yere kadar taşıyabilirsiniz.
  5. Son tahlilde Allah her ne kadar oruç tutamadığımız günleri telafi edebileceğimizi, bazı durumlarda tutamayacağımızı, bu durumlarda neler yapmamız gerektiğini açıklamışsa da bu ibadetin insana kazandıracağı şeylerin daha önemli olduğunu vurgulamak için “eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır” demiştir. Dolayısıyla mücbir veya zorunlu bir sebep olmadıkça orucumuzu tutalım çünkü böylesi bizim için daha hayırlı.

Kur’an’da anlatılan oruç ibadetine bakıp şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Kur’an dışı kaynaklarla tahrif edilmiş geleneksel İslamiyet’te olduğu gibi kişinin oruç tutmaması durumunda bir gün için 61 gün kefaret ödemesi diye bir şey kesinlikle söz konusu değildir. Bu durumda emredilen, tutulmayan gün kadar başka zaman bunu telafi etmektir. Çünkü Allah kullarına zulmetmez ve kolaylaştırır. Ancak insanlar birbirlerine zulmeder ve zorlaştırır. Bunun için Kur’an dışı kaynaklarla lütfen itibar etmeyiniz.

2-Bakara-185: Ramazan o aydır ki; insanlara kılavuz olan, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak hidayetten kanıtlar getiren Kuran’ın indirildiği aydır. O halde bu aya ulaşanınız onu “Siyamlı/Oruçlu” geçirsin. Allah sizin için kolaylık ister; O sizin için zorluk istemez. Tutulmamış olan günleri tamamlamanızı, sizi doğru yola kılavuzladığı için Allah’ı yüceltmenizi ister. Umulur ki şükredersiniz.

Oruç ibadetinin anlatıldığı bu üçüncü ayetten ise dört şey anlaşılıyor. Bunlar:

  1. İnsanlara kılavuz olan, doğruyu yanlıştan ayırt eden ve hidayetten bize deliller sunan Kur’an bu ayda inmeye başlamıştır.
  2. Bu aya ulaştığımız vakit bu ayı oruçlu geçirmemiz ve oruç tutulmamış günlerimiz varsa bunlarında telafisini gidermemiz emredilmektedir.
  3. Şüphesiz ki Müslümanlar (Müslüman: Allah’ın emirlerine teslim olmuş kişi) bu aya ulaştığında emredileni yerine getirerek gerçekten de Allah’ın emirlerine teslim olduklarını somut bir şekilde gösterirler.
  4. Oruç ibadeti insanı, hayatın genelindeki boş ve anlamsız şeylerden kendisini geri tutmayı öğreten ve eğiten kılavuz niteliğinde bir ibadet olması nedeniyle; bunun bilincine varmış bir Müslümanın bilinçli bir şekilde Rabbine şükretmesi umulur.

97-Kadr-1/2/3/4/5: Biz o Kur’an’ı Kadir gecesinde indirmeye başladık. Kadir gecesinin ne olduğunu sen bilir misin? Kadir gecesi bin aydan daha hayırlıdır. Melekler ve Ruh, Rablerinin izniyle o gecede her iş için iner de iner. Bir esenlik ve huzur vardır; sürüp gider o, tan yeri ağarıncaya kadar.

Kur’an’ın indirildiği Ramazan ayı ile Kur’an’ın indiği Kadir gecesinin ortak payda da kesişiyor olması nedeniyle yukarıdaki Kadr suresini burada açıklamanın yerinde olacağını düşünüyorum. Buna göre:

  1. Bu ayet ile Kur’an’ın Ramazan ayının Kadir gecesinde Muhammed peygamberin idrakine inmeye başladığını anlıyoruz.
  2. Kadir gecesi öyle bir gecedir ki bin aydan daha hayırlıdır. O gece insanı kaplayan bir esenlik ve huzur vardır. Ancak bu esenlik ve huzurun nedeni geleneksel İslamiyet’te olduğu gibi her duanın kabul olduğu, her tövbenin kabul olduğu, ölen kişinin şehit sayıldığı bir gece olmasından kaynaklanmamaktadır. Bu düşüncelerin tamamı yanlıştır. Çünkü bu geceyi özel kılan şey henüz Kur’an ile tanışmamış zihnin Kur’an ile tanıştığı, Kur’an’ın onun zihnine inmeye başladığı gece olmasından kaynaklanmaktadır. Bu yüzdendir ki Allah vahi ile tanışmadan geçen ömrün vahi ile tanışmış bir ömürden bin kat daha hayırlı olduğunu vurgulamaktadır.
  3. Kadir gecesi kişinin Kur’an ile tanıştığı, onu kendi dilinde anlayarak okumaya başladığı, onu idrakine ve hayatına tatbik etmeye başladığı gece olması nedeniyle kişiden kişiye değişkenlik gösteren bir gecedir. Örneğin benim Kur’an ile tanıştığım gün diğer bir ifadeyle Kadir gecem 2014 yılının Mayıs ayıydı. O gün Kur’an’ı anlayarak okumaya başladığım için aklımdaki birçok sorunun da cevabını buldum. O gün benim için gerçekten de esenlik ve huzurun başladığı gün olmuştu.

Yukarıdaki ayetlerden yola çıkarak şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, İslamiyet’te “kandil günleri” diye bir şey yoktur ama Kadir gecesi vardır. Fakat bu gece, Kur’an dışı kaynaklarla tahrif edilmiş geleneksel İslamiyetin inandığı gibi tüm günahların affedildiği, tüm duaların kabul olduğu v.s. bir gece olmayıp insanın Kur’an ile tanıştığı bir gecedir. Dileyenler bu konu ile ilgili daha detaylı yazdığım şu yazıma göz atabilir: İSLAMİYET’TE KANDİL GÜNLERİ VAR MI?

  • Eğer Kur’an yeterliyse Ramazan ayının hangi ay olduğunu Kur’an verilerine göre nasıl anlarız?” diyen arkadaşlar için şunu söyleyebilirim ki, bu sorunun cevabı tek başına bir makale konusunu oluşturduğu için yazının uzamaması adına buna şimdilik cevap vermeyeceğim. Ancak bu sorunun cevabını vermiş olan Kur’an’ı Mümince Anlamak ve Gürkan Engin adlı siteleri ziyaret ederek Kur’an’daki tüm detaylarına kadar bu sorunun cevabını okuyabilir veya Gürkan Engin’e ait bu video izleyebilirsiniz.

2-Bakara-187:Siyam/Oruç” gecesi eşlerinize yaklaşmak size helal kılınmıştır. Onlar sizin için giysidir, siz de onlar için giysisiniz. Allah, gerçekten sizin, nefislerinize ihanet etmekte olduğunuzu bildi, tövbenizi kabul etti ve sizi bağışladı. Artık onlara yaklaşın ve Allah’ın sizin için yazdıklarını dileyin. Şafağın beyaz ve siyah ipliğini birbirinden sizce ayırt edinceye kadar yiyin, için. Sonra geceye kadar “Siyam/Oruç” u tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş olduğunuz zamanlarda eşlerinizle cinsel temas kurmayın.  İşte bunlar Allah’ın yasaklarıdır/sınırlarıdır bunlara yaklaşmayın. Allah, ayetlerini insanlara işte böyle açıklar ki korunabilsinler.

Oruç ibadetinin anlatıldığı bu dördüncü ayetten ise yedi şey anlaşılıyor. Bunlar:

  1. Ramazan ayında orucumuzu açtıktan sonra yemek ve içmek serbest olduğu gibi geleneksel İslamiyetin aksine eşlerimizle fıtratımız gereği cinsel ilişki yaşamımızda serbesttir.
  2. Oruç ibadetinin üç sınırı olduğunu görüyoruz; yemeyeceksin, içmeyeceksin ve cinsel ilişkiye girmeyeceksin. Bunun dışında herhangi bir sınır yoktur. Ancak Kur’an dışı kaynaklarla tahrif edilmiş olan geleneksel İslamiyete göre dördüncü bir sınır daha vardır o da kadının adetliyken oruç tutmasının yasak olmasıdır. Bu durum Allah’ın sınırlarının yanında ikinci bir Allah’mış gibi kural koymaktır, şirktir. Allah hükmüne hiç kimseyi ortak kılmaz ve Allah’ın yasaklamadığı bir şeyi de hiç kimse yasaklayamaz.(18/26) Kur’an’da adet hali 2-Bakara-222.Ayette bir tür “rahatsızlık/hastalık” olarak ifade edilir. Dolayısıyla eğer kadın adetliyken kendini rahatsız veya hasta hissediyorsa o zaman 2-Bakara-184.Ayette yazdığı üzere “hastayken başka zaman tutamadığı gün kadar orucunu telafi edebilir” ama adetliyken oruç tutmasını engelleyecek bir şey yoksa adetli şekilde de oruç tutmasında herhangi bir engel yoktur. Eğer bir engel olsaydı şüphesiz ki Allah bunu dördüncü bir sınır olarak belirtirdi ancak bunun inisiyatifini kadına bırakmıştır. İnisiyatifin kadına bırakıldığı yerde Allah adına söz söylemek kimseye düşmez. Lütfen Kur’an dışı bu bilgilere itibar etmeyiniz.
  3. Kur’an’a göre oruca başlama ve bitiş saatimiz bellidir. Şöyle ki, Allah “şafağın beyaz ve siyah ipliği birbirinden sizce ayırt edilinceye kadar yiyin, için” – “Sonra geceye kadar tamamlayın” diyerek; güneşin doğuşuna kadar yiyebileceğimizi ve güneşin batıp karanlığın çökmesiyle birlikte de orucumuzu sonlandırabileceğimizi açıklamıştır.

    İmsak
    Örnek Resim: Güneş doğmaya başladığı vakit ufukta ince bir çizgi oluşur. Bu çizginin aydınlanan kısmı şafağın beyazını; aydınlanmamış kısmı ise şafağın karanlığını ifade eder. Allah şafağın aydınlık kısmı sizce ayırt edilinceye kadar yiyin için derken örnek olarak bu görselden bahsetmektedir.
  4. Ayrıca Allah şafağın beyaz ve siyah ipliğinin birbirinden tam olarak ayrılışının tespitini “sizce” diyerek insana bırakmıştır. Bunun nedenleri ise; güneşin her günkü batışında ve doğuşunda dakika olarak ilerleme veya gerileme olması, kutup bölgesinde 6 ay gece – 6 ay gündüz olması ve elbette kitabın indiği zamandaki teknolojinin şimdiki kadar gelişmiş olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu konuyla ilgili olarak İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır bir ekiple kutup bölgesine giderek oruç ve namaz ibadetinin başlama ve bitiş saatlerinin Kur’an ayetlerine göre tespitinin mümkün olup olmadığını gözlemlemiş ve bunu belgesel haline getirmiştir.
  5. Tüm bu bilgiler doğrultusunda şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki, Türkiye Cumhuriyetinde tutulan oruçların imsak vakti kesinlikle hatalıdır. Allah’ın ayetlerine göre imsak vakti yani orucun başladığı vakit güneşin doğduğu vakitken T.C. Diyanet İşler Başkanlığı ise imsak vaktini 1-2 saat geriye çekerek Müslümanların oruca 1-2 saat erkenden başlamasına neden olmaktadır. Bu durum Süleymaniye Vakfı kurucusu ve İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi hocası Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır tarafından fark edilmiş ve T.C. Diyanet İşleri Başkanlığının imsak vaktini tayin ettiği rasathaneden gözlemlenerek de doğrulanmıştır.
  6. Ancak T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı bu hatasından dönmeyerek hala Müslümanların 1-2 saat fazla oruç tutmasına neden olmaktadır. Üstelik T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı bu durumu sadece Ramazan ayına özgü olarak yapıp yılın geri kalan 11 ayı boyunca imsakı aynı Kur’an’da yazıldığı saate denk getirmektedir. Bu durumun farkına varan bir vatandaşta Allah’ın ayetlerine göre imsak vaktinin nasıl olması gerektiğini T.C. Diyanet İşleri Başkanlığının imsakı ile karşılaştırarak video çekip Müslümanları uyarmıştır.
  7. T.C. Diyanet İşleri yılın 11 ayında imsakı Kur’an’da yazılı şekilde uygulayıp da geriye kalan 1 ayda imsakı 1-2 saat geriye çekmesi sadece oruca başlama saatinde hataya neden olmayıp aynı zamanda sabah namazına başlamada da hataya neden olmaktadır. Şöyle ki, siz hiç akşam namazının vakti girmeden akşam namazı kılabilir misiniz? Hayır. İşte T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı sabah namazının vakti girmeden Müslümanlara sabah namazı da kıldırarak çok büyük bir yanlış yapmakta ve maalesef ki Allah’ın ayetlerini hiçe saymaktadır.

Yukarıdaki ayetler ışığında şunu açık ve net bir şekilde söyleyebiliriz ki, T.C. Diyanet İşleri Başkanlığının Ramazan ayına özgü olan imsak vakti hatalıdır. Bazı okuyucular “Diyanetin oruca başlama saatini 1-2 saat geriye alması orucumuzu garantiye almak içindir” diyebilir. Sorun şu ki, bu dinin kurallarını T.C. Diyanet İşleri Başkanlığı değil Allah koymuştur. Başkanlığın bu kuralların müminlerce doğru uygulanmasında aracılık etmekten başka bir görevi yoktur. Ayrıca Allah kullarına hiçbir şekilde zulmetmez, onların 1-2 saat daha fazla aç kalmasını istemez. 1-2 saat fazla aç kalmak demek sağlıksız beslenmek, uyku problemi ve sosyal hayatta verimliliğin düşmesi demektir. Halbuki Kur’an’ın imsakına göre yani güneşin doğuşundan 30-40 dk önce kalkıp güzel bir kahvaltıyla güne başlamak varken; akşam yeyip sahur yapmadan tüm günü geçirmek veya iftarı açtıktan sonra gece geç saatte zor bela kalkıp sahur yapıp yine yatmak ya da sahura kadar uyumamak sağlığa zararlıdır. Nitekim insan biyolojisi güneşin doğması ile uyanmaya ve güneşin batması ile uyumaya programlıdır. Kur’an’daki imsak ve iftar saatleri de insan doğasına göre düşünülmüştür. Ancak günümüzdeki uygulama halen hatalı yapılmaktadır. Umarım bu hatadan en kısa zaman dönülür.

Son tahlilde Kur’an’a göre oruç ile geleneksel İslamiyet arasındaki orucun farklarını, hatalarını, yanlışlarını ve doğrusunu ayetlerle anlattım. T.C. Diyanet İşleri Başkanlığının imsak vaktindeki hatasından dönmesi çok zor gözükse de; umarım ki sizler Kur’an’ı kendi dilinizde anlayarak okumaya başlar ve Kur’an’a göre oruç tutarak bunun doğrusunu da çevrenize yayarsınız. Son olarak Süleymaniye Vakfının imsak vaktinin Kur’an’a göre tayinini anlatan kısa bir animosyan ile yazımı sonlandırıyorum. Umarım faydalı bir yazı olmuştur, hoşça kalın.