Şüphesiz ki Kur’an’ı anadilinde okumuş, anlamaya çalışmış ve hayatına tatbik etmiş Müslümanlar ile Kur’an’ı anadilinde okumamış, anlamaya çalışmamış, hocasının veya cemaatinin ağzından çıkanı ya da içine doğmuş olduğu coğrafyada anlatılanı İslamiyet zannetmiş kişiler arasında çok büyük bir fark vardır. Bu farkın en büyük örneklerinden biride Kur’an’daki namaz ile geleneksel İslamiyetteki namazın birbirinden tamamıyla farklı olmasıdır.
39-Zümer-9: De ki, “Bilenlerle bilmeyenler hiç bir olur mu?” Ancak akıl sahipleri öğüt alır.
Kur’an’ı okuyanlarla okumayanlar arasında çok büyük bir fark olunca, Kur’an’ı okumamış kişilerin ağzından eksilmeyen “Kur’an eksiksiz ise bana namazı göster” sorusunun cevabını tüm detaylarına kadar bu yazımda verme zorunluluğu hasıl olmuştur. Bu sorunun cevabı çok uzun ve detaylı olacağından dolayı yazımı başlıklarla numaralandırarak daha kolay okumanızı sağladım. Umarım tüm sorularınızın cevabını bulabildiğiniz faydalı bir yazı olur.
İslam dininin tek kaynağı; eksiksiz (6/38-115), yeterli (29/51), apaçık (36/69), korunmuş (15/9), kolaylaştırılmış (54/17), ayrıntılı (6/114), rehber (41/44), en doğru yola iletici (17/9), her şeyi açıklayıcı (19/89) ve tek sorumlu olacağımız kitap olan Kur’an’dır.(43/44)
Ayrıca Kur’an’ı okuyanlar bilecektir ki, Muhammed peygamberde Kuran’da olmayan bir şeyi bu İslamdır diye bize söyleyemez! (69/44-45-46-47-48) Çünkü elçilerin tek görevi Allah’ın ayetlerini insanlara ulaştırmaktır. (22/49, 88/21, 6/48-50, 7/188, 18/56) Dolayısıyla her şey bu kadar açık ve netken İslamiyetin en önemli ibadetlerinden biri olan namazın Kur’an’da geçmeme ihtimali yoktur. Ancak Kur’an’da geçen namaz ile Kur’an dışı kaynaklarla tahrif edilmiş geleneksel İslamiyetteki namaz arasında da çok ciddi farklar vardır. Şöyle ki,
1)NAMAZ İBADETİ MUHAMMED PEYGAMBER ARACILIĞIYLA MI BAŞLADI? Sanılanın aksine namaz ibadeti Muhammed peygamber ile başlamamış olup; namazın nasıl kılınacağı, abdestin nasıl alınacağı ve bu ibadete ilişkin diğer bilgilerde ilk olarak Muhammed peygamber tarafından öğretilmemiştir. Namaz ibadeti İbrahim peygamber ile başlamış olup bunun ilk bilgileri de İbrahim peygamber tarafından anlatılmıştır. Namaz ibadetinin Muhammed peygamber ile başladığı bilgisi Miraç kandiline dayandırılmaktadır. Ancak İslamiyet’te kandil diye bir şey yoktur. Dileyenler bu konu hakkında detaylıca yazdığım şu yazıyı okuyabilir: İSLAMİYET’TE KANDİL GÜNLERİ VAR MI?
22-Hac-26: Hani biz İbrahim’i Beytin mekanına yerleştirmiştik de, ona “Bana hiçbir şeyi ortak koşma, Beytimi bir araya gelenler, ibadete duranlar ve rüku-secde edenler için arındır/temizle” demiştik.
2-Bakara-125: İbrahim ve İsmail’e: “Beyt’imi bir araya gelenler, ibadete odaklananlar ve rüku-secde edenler için arındırın/temizleyin” diye emretmiştik.
2)KUR’AN’DA NASIL ABDEST ALINACAĞI, ABDEST TÜRLERİ VE ABDESTİ BOZAN ŞEYLER YAZIYOR MU? Kur’an’da namaz için gerekli olan normal abdest, gusül abdesti ve teyemmüm abdesti tüm detaylarına kadar açıklanmış olup; abdesti bozan şeylerde belirtilmiştir.
5-Maide-6: Ey iman edenler! Namaza kalktığınızda yüzlerinizi ve dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başlarınızın bir kısmı ve bileğe kadar ayaklarınızı mesh edin. Ve eğer cunub/temizlikten uzak iseniz, yıkanın. Eğer hastaysanız veya seferi ya da biriniz tuvaletten gelmişse yahut kadınlarla karşılıklı temasta bulunup da su bulamamışsanız, yerin üstündeki temiz şeylerle teyemmüm endin, yüzlerinizin bir kısmını ve ellerinizi ondan mesh edin. Allah size güçlük çıkarmak istemez fakat sizi arındırmak ister. Ve üzerinizdeki (bilgilendirme) nimetini tamamlar ki belki şükredersiniz.
4-Nisa-43: Ey iman edenler! Sarhoş iken, ne dediğinizi bilene kadar ve cunub/temizlikten uzak kalmış iken, gelip geçen yolcu olduğunuz hali müstesna, yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın! Eğer hastaysanız ya da seferiyseniz veya tuvaletten gelmişseniz ya da kadınlarla karşılıklı temas etmişseniz ve su bulamazsanız, o halde yerin üstündeki temiz şeylerle yüzünüzü ve ellerinizi mesh ederek/sürerek teyemmüm edin. Şüphesiz, Allah Afuv/affedendir, Gafûr/bağışlayandır.
- Buna göre abdest ile yıkanması/mesh edilmesi gereken dört yer vardır: yüzümüz, başımızın bir kısmı, dirseklere kadar ellerimiz ve topuklara kadar ayaklarımızdır. Bunun dışında ağza, burna ve kulağa su almak gibi bir şey emredilmemiştir. Belirtilen yerleri üçer defa yıkamak diye bir emir de yoktur. Hatta bu durum su israfıdır.
- Bazı okuyucular “ağza, burna ve kulağa su almanın ne zararı olabilir?” diye düşünebilirler. Biliyorsunuz ki, orucu bozan şeyler yemek, içmek ve cinsel ilişkidir. Ramazan vakti kitapta yazılanlar dışında uygulamadaki gibi bir abdest alınması orucun bozulmasına neden olacaktır. Ancak Ramazan ayı dışında uygulamadaki gibi bir abdest almanın inisiyatifi size kalmıştır. Allah bize güçlük çıkarmak istemediğini ifade ediyorken; tam da bu noktada şeytan başarılı olmuş ve abdest almayı o kadar zorlaştırmıştır ki, sırf abdest almaya üşendiği için namazı terk eden insanlar olmaktadır.
- Tuvalet ihtiyacının karşılanması, eşinizle cinsel ilişkiye girmeniz, hastalanmanız (örneğin kusmanız, dışkınızı tutamak) veya uzun yoldan (yolculuk nedeniyle kirlenmiş olmanız) gelmiş olmak kişisel temizliğinize zeval getirebileceğinden dolayı bu durumlarda abdest almanız emredilmiş olup; bunun dışında abdesti bozan şeyler yoktur. Lütfen Kur’an dışı kaynaklara itibar etmeyiniz.
3)KUR’AN’DA NAMAZ KILARKEN KIBLEYE DÖNÜLMESİ GEREKTİĞİ YAZIYOR MU? Namaz ibadetinin kıblemiz olan Mescid-i Haram yönüne dönerek yapılması gerektiği Kur’an’da yazılmıştır. Kıble kelimesinin Türkçesi “hedef/yön” anlamına gelmektedir.
2-Bakara-144: İçten ve dıştan tamamıyla kendini göğe çevirdiğini gördük ve seni kendinin de razı olacağın kıble/hedef üzere yönetici yaptık. Öyleyse Mescidul Haram’a yönel. Sizler de her zaman ona yönelin. Kendilerine kitap verilenler, şüphesiz, onun Rablerinden gelen bir hak olduğunu kesinlikle bilirler. Allah da onların yaptıklarından habersiz değildir.
- Biliyorsunuz ki, Mescid-i Haram aynı zamanda hac ibadetinin gerçekleştirildiği bir yerdir. Buradaki insanlar sembolik olarak tek tip kıyafet giyerek; bir yandan zengin-fakir, işçi-işveren, başkan-vatandaş, genç-yaşlı fark etmeksizin herkesin eşit olduğu, kimsenin kimseden üstün olmadığı, Allah katında üstünlüğün yalnızca takva ile olabileceği mesajını verirken diğer yandan da topluca Allah’a ibadet edip, Kur’an hakkında kafalarına takılan şeyleri konferans şeklinde konuşmak için ordadırlar. Müslümanın hedefi bu olması gerekirken maalesef ki günümüz Müslümanlarının birçoğu bu hedefinden uzaklaşmış; kıblesini paraya, makam-mevki sahibi olmaya, emrindeki işçiyi sömürerek üzerinden tonlarca para kazanmaya yöneltmiş durumdadır.
4)KUR’AN’DA NAMAZ VAKİTLERİ YAZIYOR MU? Kur’an’da namaz vakitleri vardır; ancak geleneksel İslamiyet’te olduğu gibi beş vakit değil sabah ve akşam olmak üzere iki vakittir. Şöyle ki, Türkler İslamiyet’i Farslardan almış olmaları nedeniyle Kur’an’da “namaz” kelimesi tıpkı “oruç” kelimesi gibi geçmemektedir. Bu kelimeler literatürümüze Farsçadan girmiş olup; Kur’an’da namaz kelimesi yerine “salat” kelimesi kullanılmaktadır ve bu kelimede günün vakitleriyle birlikte kullanılmadığı taktirde bildiğimiz namaz anlamına gelmemektedir.
Kur’an üzerine ilk okumalar yaptığım yıllarda Prof. Dr. Mehmet Okuyan’ın dayandığı ayetlere dayanarak bende namazın 5 vakit olduğunu düşünüyordum. Daha sonra Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün “salat” kelimesi üzerine yaptığı çalışmalarıyla şunu fark ettim ki “salat” kelimesinin namaz anlamını taşıyabilmesi için yanında zaman zarfı ile birlikte kullanılması şartmış. Örneğin, salatul fecr/sabah namaz, salatul işa/akşam namazı ve salatul vusta/orta namaz gibi. Bu durumda namazın üç vakit olduğuna kanaat getirdim. Çünkü Prof. Dr. Mehmet Okuyan’ın dayandığı ayetlerdeki “salat” kelimelerinin yanında zaman zarfları yoktu. Ancak son tahlilde Dr. Sonia Cihangir’in “Kur’an’daki Namaz” adlı kitabını okuyunca “salat” kelimesinin üç farklı anlamı olduğunu, bildiğimiz namazın sabah ve akşam olmak üzere iki vakit şeklinde geçtiğini, Kur’an’daki “orta namaz” diye çevrilen namazın ise yanında zaman zarfı olmaması nedeniyle, Pr. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün ifade ettiği gibi öğlen namazı anlamını taşımadığını fark ettim. Dileyenler Dr. Sonia Cihangir’in bahsettiğimi kitabını alıp detaylıca okuyabilirler.
Nisa Suresi-103.Ayet: Namazı kılarken, ayakta, otururken ve yanlarınız üzerinde Allah’ı zikredin! Güvenliğe kavuştuğunuzda ise, namazı gereği gibi kılın. Şüphesiz, namaz, müminlerce vakitleri belirli olarak yazılmış bir yasadır.
- Yukarıdaki ayetten de anlaşılacağı üzere namaz belli vakitlere bağlanmış bir ibadet olup bunun vakitlerinin de Kur’an’da yazıldığı belirtilmiştir. Dolayısıyla bu vakitlerin Kur’an’da açık ve net bir şekilde geçiyor olması gerekmektedir. Peki hangi ayetlerde namazın vakitleri açık ve net olarak geçmektedir?
Hud Suresi-114.Ayet: Geceye yakın olan gündüzün iki tarafında namaz kıl. Şüphesiz iyilikler kötülükleri giderir. Bu da, öğüt alanlar için bir öğüttür.
İsra Suresi-78.Ayet: Güneşin batmasından gecenin tam kararmasına kadar namazını kıl, fecrin yoğunlaştığı zamanda da. Fecrin yoğunlaşması gözle görülen bir zamandır.
24-Nur-58.Ayet: Ey iman edener! Sözleşmelerinizin altında bulunanlar ve sizden henüz buluğ çağına ermemiş olanlar, günde üç defa; sabah namazı zamanı girmesinden önce, öğleyin giysilerinizi çıkardığınız vakit ve akşam namazının zamanı bittikten sonra sizden izin istesinler, zira bu üç vakit sizin halvette bulunacağınız özel vakitlerdir. Bu vakitlerin dışında ne size, ne onlara bir günah vardır. Birbirlerinizin yanında girip-çıkıp dolaşabilirsiniz. Ayetleri size böyle açıklar. Zira Allah, Alîm/iyi bilendir, Hakîm/hikmet sahibidir.
- Hud Suresi 114.Ayette bahsedilen geceye yakın olan gündüzün iki tarafı ne zamandır? Tabii ki güneşin doğmasından önceki zaman ile batmasından sonraki zaman gündüzün geceye yakın olan iki tarafıdır.
- Şayet Hud Suresi 114.Ayetten net olarak geceye yakın gündüzün iki tarafını anlamadıysanız merak etmeyin Allah bu iki ucu sonraki verdiğim İsra Suresi 78.Ayette tanımlıyor. Zira Kur’an kendi kendini tefsir (açıklayan) eden bir kitap olup ayrıca tefsir kitaplarına muhtaç değildir. (11/1) Buna göre, güneşin batmasından gecenin tam kararmasına kadar geçen süre gecenin gündüze yakın birinci tarafıyken; diğer tarafı ise fecrin yoğunlaşmaya başladığı yani güneşin doğmaya başladığı zaman olduğunu açık ve net bir şekilde anlıyoruz.
- Ayrıca Nur-58.Ayette dediğimizi tasdikler nitelikte namaz kelimesini zaman belirterek (sabah/akşam) iki defa kullanmıştır. Eğer bu namazların dışında başka bir namaz olsaydı Nisa Suresi 103.Ayet gereği onların da zamanı belirtilerek (öğlen namazı/ikindi namazı) Kur’an’da geçmesi gerekirdi. Hâlbuki Kur’an’da böyle bir kullanım yoktur.
- Gerek Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün gerekse de bir dönem benim “namaz üç vakittir” diye dayandığımız ayet 2-Bakara-238.Ayette geçen “orta salat/orta namaz” ifadesidir. Ancak bu görüş hatalıdır çünkü burada “salatın” diğer anlamlarından biri olan “vahyi/Kur’an’ı ayakta tutmak/desteklemek” anlamı kullanılmıştır.
- Varsayalım ilgili ayette “salatın” bu anlamı kullanılmamış olsun ve “orta namaz” diye emredilen, farz olan bir namaz olsun. Nisa-103.Ayet gereği neden bu ibadetin kılınış zamanıyla ilgili hiçbir bilgi verilmemiş ya da neden Nur-58.Ayette bu zamanın adı bile geçmemektedir? Abdestin türlerini, detaylarını ve bozan unsurlarını bile detaylıca açıklayan Allah, neden bu konu hakkında bilgi vermemiştir? Sizce de bu kabul edilebilir mi?
5)NAMAZIN KAÇ REKAT OLDUĞU KUR’AN’DA YAZIYOR MU? Namazın kaç rekat olduğu Kur’an’da açık ve net bir şekilde yazılıdır o da geleneksel İslamiyetin aksine her vakit için iki rekat şeklindedir.
4-Nisa-101: Yeryüzünde sefere/yolculuğa çıktığınız zaman, kafirlerin sizi fitneye sokmalarından/saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda bir mahsur yoktur. Şüphesiz, kafirler size apaçık düşmandır.
4-Nisa-102: Sen onların aralarında bulunup da, onlara namazı kıldırdığında, içlerinden bir kısmı seninle beraber namaza dursun ve silahlarını da yanlarına alsınlar. Secde ettiklerinde, diğer grup arkanızda dursun. Sonra, namaz kılmamış olan grup gelsin, seninle beraber namazlarını kılsınlar. Korunma tedbirlerini ve silahlarını da alsınlar. Kafirler silahlarınızdan ve mühimmatınızdan gafil olmanızı ve size ani bir baskın yapmayı arzularlar. Yağmurdan dolayı bir zorluk olursa ya da hasta olursanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir günah yoktur. Yine de korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirlere alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
4-Nisa-103: Namazı kılarken, ayakta, otururken ve yanlarınız üzerinde Allah’ı zikredin! Güvenliğe kavuştuğunuzda ise, namazı gereği gibi kılın. Şüphesiz, namaz, müminlere vakitleri belirli olarak yazılmış bir yasadır.
- Yukarıdaki ayetlerde savaşta kılınacak namaz anlatılmıştır. Bu ayetlerden anlaşılan şudur ki, namaz ibadeti savaş, düşman saldırısı veya korku gibi bir ortamda olsanız dahi yapılması gereken çok önemli bir ibadetmiş.
- Yukarıdaki ayetlerden anlaşılan diğer bir şeyse şudur ki, namaz aslında iki rekattır. Şöyle ki, Allah savaş ortamında namazın kısaltılabileceğini söylüyor. Buna göre savaş ortamındaki cemaat iki gruba ayrılıyor. Birinci grup imamla birlikte bir rekat namaz kıldıktan sonra gidip nöbeti devralıyor ve öteki grup gelip imamla beraber ikinci rekatı kılıyor. Böylece imam iki rekat, cemaat ise bir rekat namaz kılmış oluyor. Yani korku durumunda kısaltılmış olan namaz bir rekatsa, namazı kısaltacak bir durum söz konusu olmadığında tam namazın iki rekat olduğu açık ve net bir şekilde anlaşılıyor. Dileyen arkadaşlar Süleymaniye Vakfı kurucusu ve İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi hocalarından Prof. Dr. Abdülaziz Bayındır’ın aşağıdaki videosunu izleyerek konuyu daha iyi kavrayabilirler.
6)KUR’AN’DA KIYAM, RÜKU VE SECDE KAVRAMLARI İLE BU KAVRAMLARIN TANIMI VAR MI? Kur’an’da çok fazla sayıda kıyam, rüku ve secde kelimeleri geçmektedir. Bu kelimelerin geçtiği çok fazla ayet olması nedeniyle hepsini yazamayacağımdan birkaç tane örnek vereceğim.
22-Hac-26: Hani biz İbrahim’i Beytin mekanına yerleştirmiştik de, ona “Bana hiçbir şeyi ortak koşma, Beytimi bir araya gelenler, ibadete duranlar ve rüku-secde edenler için arındır/temizle” demiştik.
2-Bakara-125: İbrahim ve İsmail’e: “Beyt’imi bir araya gelenler, ibadete odaklananlar ve rüku-secde edenler için arındırın/temizleyin” diye emretmiştik.
22-Hac-77: Ey iman edenler, rüku edin, secde edin, Rabbinize kulluk edin ve hayır işleyin ki belki kurtuluşa erersiniz.
3-Ali İmran-43: Ey Meryem! Rabbine uy ve secde et ve rüku edenlerle beraber rüku et.
4-Nisa-103: Namazı kılarken, ayakta, otururken ve yanlarınız üzerinde Allah’ı zikredin! Güvenliğe kavuştuğunuzda ise, namazı gereği gibi kılın. Şüphesiz, namaz, müminlere vakitleri belirli olarak yazılmış bir yasadır.
- Allah insanlara tanımını bilmediği şeyleri sormaz veya yapmasını istemez. Kıyam, rüku ve secde kelimeleri biz Türkler için yabancı kelimelerdir. Ancak Araplar için anlamı zaten bilinen kelimelerdir. Arapça’da kıyam, ayakta durmaktır. Rüku, eğilmektir. Secde ise yüz üstü kapanmaktır. Tüm bu kelimeler yukarıda verdiğim ayetlerde gördüğünüz üzere Kur’an’da açık ve net bir şekilde geçmektedir.
7)KUR’AN’DA NAMAZDA ELİMİZİ NEREYE KOYACAĞIMIZ YAZIYOR MU? Allah kullarına dinini kolaylaştırırken; maalesef ki Allah’ın kulları basit olan bu İslamiyet dinini kendilerine zorlaştırmıştır. Kur’an’da yazılı olmayan şeyler sanki Allah buyurmuş veya Muhammed peygamber bunları yapmış gibi topluma aktarılmıştır. Bunların sonucunda da abdestte olmayan şeyler abdestte eklenerek abdest zorlaştırıldı, namazın iki vakti varken beş vakit eklenerek namaz zorlaştırıldı, namazın rekat sayısı iki rekatken bir sürü rekat eklenerek birçok ibadet amacından saptırılmış bir hale getirildi. Bunun sonucunda da Müslümanlar gelen din ile giren dini birbirinden ayırt edemez oldu.
Sorulan bu soruda maalesef ki yine namazı zorlaştırmak için sorulmuş bir sorudur. Çünkü Allah Kur’an’da müminlerin namaz kılarken ellerini nereye koyması gerektiği ile ilgili bir bilgi vermemiştir. Allah bunun inisiyatifini kullarına bırakarak dinini kolaylaştırırken; maalesef ki Allah’ın kulları dini yine zorlaştırmıştır. Üstelik İslamiyet’te mezhep olmamasına rağmen her mezhebin kendisine göre elini koyduğu yerler icat edilecek kadar zorlaştırılmıştır.
Halbuki eğer bu konu mühim olsaydı Allah, “ayaktayken ellerinizi şuraya koyun” tarzı bir bilgiyi bize mutlaka verirdi ama bunun “serbestliğini/inisiyatifini” insana bırakmıştır. Çünkü bu din şekil dini veya nakil dini değildir. Maalesef ki şekilciliğe takılanlar dinin özünü kaçırmaktadırlar.
2-Bakara-67: Hani Musa toplumuna, “Şüphesiz, Allah sizin bir sığır/inek kesmenizi buyuruyor” demişti. Onlar da, “Bizimle alay mı ediyorsun?” demişlerdi. Musa, “Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım” demişti.
2-Bakara-68: “Rabbine dua et, onun nasıl bir sığır/inek olduğunu bize açıklasın” dediler. Musa: “Şüphesiz O, ne yaşlı ne de körpe, ikisi arasında bir yaşta olsun ve size buyrulan şeyi hemen yapın!” diyor.
2-Bakara-69: “Rabbine dua et bize rengini açıklasın” dediler. O: “Parlak sarı renkte bir sığırdır/inektir, rengi görenlere zevk verir.
2-Bakara-70: “Rabbine dua et, onun nasıl olduğunu açıklasın. Şüphesiz, verilen açıklamalar sığırların ortak özellikler yönünde. Elbette, Allah’ın onayı ile doğruyu bulacağız” dediler.
2-Bakara-71: Musa, “Şüphesiz o, ne toprak sürüp ne de tarla suluyarak ezilmiş, alacası olmayan bir sığırdır/inektir” dedi. Onlar, “İşte şimdi hak ile geldin” dediler ve sığırı kestiler. Az kalsın bunu yapamayacaklardı.
- Yukarıda verilen ayetlerde Allah Musa’nın halkından sadece bir inek kesmesini istiyor. Fakat şekilci olan halk emredilen basit emri yerine getirmek yerine; inek körpe mi olsun yoksa yaşlı mı? Rengi ne olsun? Diğer ineklerden ayırt edici özelliği var mı? gibi kılı kırk yaran gereksiz sorularla basit bir emri öylesine karmaşık hale getiriyorlar ki bu zorluk neredeyse onların ineği kesmesine engel oluyormuş. Halbuki emir basitti, bir inek kesilecekti. İşte Allah bu şekilde kullarına dinini kolaylaştırıp, zulmetmiyorken; maalesef ki Allah’ın kulları namazda elimi nereye koyacağım gibi gereksiz sorularla Allah’ın dinini zorlaştırmaktadır.
- Eğer Allah kesilecek ineğin niteliği hakkında veya namazda elimizi nereye koymamız hakkında detay vermek isteseydi diğer konularda olduğu gibi bu konuda da mutlaka bize detay verirdi. Çünkü 31-Lokman-27.Ayet gereği, “Yeryüzünde bulunan tüm ağaçlar kalem olsa, denizlere yedi deniz eklenerek kullanılsa Allah’ın kelimeleri tükenmez. Allah Üstündür, Bilgedir.” E hal böyleyken namazda elimi nereye koyayım sorusu da tıpkı Musa’nın halkının soruları gibi çok anlamsız kalmaktadır. Namazda elinizi istediğiniz yere koyabilirsin. İsterseniz bağlayın, isterseniz serbest bırakın önemli olan bu değil.
CANER TASLAMAN: “Dinde olmayan zorlukları çıkarmak dinde takva değil dine ihanettir. Bu ihaneti yapanlar ise hep çelişkiler içerisindedir.”
8)KUR’AN’DA NAMAZ YERİ VE NAMAZ KIYAFETİ HAKKINDA BİLGİ VAR MI? Kur’an’a göre gerek toplu ibadetlerin yapıldığı mescidlerde gerekse de bireysel olarak ibadet ettiğimiz yerlerde ibadet yerinin temiz olması ve bu yere en temiz ve en güzel kıyafetlerimizle gitmemiz gerektiği emredilmiştir.
7-Araf-31: Ey Ademoğulları! Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın. Yiyin, için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.
2-Bakara-125: İbrahim ve İsmail’e: “Beyt’imi bir araya gelenler, ibadete odaklananlar ve rüku-secde edenler için arındırın/temizleyin” diye emretmiştik
9)KUR’AN’DA KAZA NAMAZI YAZIYOR MU? Kur’an’da kazan namazı yazmıyor çünkü namaz müminlere sadece belirli vakitler için farz kılınmış bir ibadettir. Bu ibadetin kazası yoktur.
4-Nisa-103: Namazı kılarken, ayakta, otururken ve yanlarınız üzerinde Allah’ı zikredin! Güvenliğe kavuştuğunuzda ise, namazı gereği gibi kılın. Şüphesiz, namaz, müminlere vakitleri belirli olarak yazılmış bir yasadır/farzdır.
10)KUR’AN’A GÖRE NAMAZA DURMANIN EN ÖNEMLİ ŞARTI NEDİR? Kur’an’a göre namaza durmanın en önemli iki şartı vardır. Bunlardan birincisi yukarıda da detaylıca açıkladığım üzere abdest şartıdır; diğer şart ise namaza ne dediğimizin bilincinde durmamız gerektiğidir.
4-Nisa-43: Ey iman edenler! Sarhoş iken, ne dediğinizi bilene kadar ve cunub/temizlikten uzak kalmış iken, gelip geçen yolcu olduğunuz hali müstesna, yıkanıncaya kadar namaza yaklaşmayın! Eğer hastaysanız ya da seferiyseniz veya tuvaletten gelmişseniz ya da kadınlarla karşılıklı temas etmişseniz ve su bulamazsanız, o halde yerin üstündeki temiz şeylerle yüzünüzü ve ellerinizi mesh ederek/sürerek teyemmüm edin. Şüphesiz, Allah Afuv/affedendir, Gafur/bağışlayandır.
- Sarhoşluk insanın bilincini yitirmesi, ne dediğini bilemeyecek durumda olmasıdır. Bu durum sadece alkol alındığında olan bir şey olmayıp; zihni örten başkaca şeylerin alınmasıyla da mümkündür. İşte bu durumlarda yani ne dediğimizi bilemeyecek durumdaysak namaza durmamız yasaktır. Çünkü namaz Müslüman’ın bilincinin en üst düzeyde kendisi ve Rabbiyle gerçekleştirdiği meditasyon halidir.
- Dikkat ederseniz Allah sadece sarhoşken değil, aynı zamanda ne dediğimizi bilene kadar da namaza durmamızı yasaklamıştır. Dolayısıyla hiç alkol almadığı halde namazda okuduğu duaların anlamını bilmeyen birisi ile sarhoş birisinin namazı arasında hiçbir fark yoktur. İkisi de bilinçsiz bir şekilde namaza durmuştur. Maalesef ki toplumumuzun çoğu Arapça ne dediğini bilmeden namaz kılmaktadır. Bu durum namaza durmanın iki şartından birini sağlamamaktadır. Bu nedenledir ki ülkemizdeki Müslümanların önemli bir kısmı yalan söylemekte, kul hakkı yemekte, şirk işlemekte, kötü söz söylemekte ve çeşitli birçok günah işlemektedir. Çünkü namazında ne dediğinin bilincinde olmadığı için okumuş olduğu ayetleri de hayatına tatbik edememektedir.
- İlgili ayetin mefhumu muhalifinden (zıttından) geleneksel İslamiyetin aksine bilincimizi yitirmeyecek kadar sarhoş olduğumuz durumlarda bile namaza durabileceğimizi anlıyoruz. Ancak geleneksel İslamiyete göre bilincimizi kaybetmeyecek derecede de olsa eğer sarhoş olmuşsak namaza duramayacağımız gibi 40 gün boyunca yaptığımız ibadetlerde Allah katında kabul olmamaktadır. Görüldüğü üzere Allah, kulu sarhoş olsa bile eğer bilinci yerindeyse namaza durabileceğini söylüyorken; Kur’an dışı kaynaklarla tahrif edilmiş geleneksel İslamiyet ise bu kişiyi Allah’tan uzaklaştırmaktadır.
11)NEDEN NAMAZ KILIYORUZ? Namaz ibadeti tıpkı diğer ibadetler gibi insan içindir. Kur’an’a göre namaz, insanı kötülükten ve çirkinlikten alıkoymak ve yaratıcısıyla olan iletişimini sağlamak içindir. Diğer bir ifadeyle namaz insanı eğiten, öğreten ve çevresine karşı duyarlı hale getiren bir zihin inşa eder.
29-Ankebut-45: Kitap’tan sana vahyedileni oku. Namazı da kıl. Çünkü namaz, çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyar. Elbette ki Allah’ın Zikri daha büyüktür. Allah, neler yaptığınızı biliyor.
20-Ta Ha-14: Hiç kuşkulanma ki ben Allah’ım. İlah yoktur benden başka. O halde bana kulluk / ibadet et ve namazını, beni hatırlayıp anmak için yerine getir.
- Ancak dikkat ederseniz özellikle namaz kılınan Müslüman ülkelerde kötülük ve çirkinlikler daha fazladır. Allah, “eğer mümin/inançlı iseniz, üstün olan sizsiniz” (3/139) diyorken neden özellikle müminlerin olduğu hiçbir yerde veya alanda herhangi bir üstünlüğümüz yok? O halde nasıl oluyor da namaz müminleri kötülüklerden ve çirkinliklerden alıkoyuyor?
- Müminleri çirkinliklerden ve kötülüklerden alıkoyan namaz, bilinçli kılınan namazdır. Nitekim yukarıda da detaylıca açıkladığım üzere namaza durmanın iki önemli şartından biri, namazda ne dediğinin bilincinde olma halidir. Çünkü bilinçli kılınan namaz ile kişi varoluşsal olarak kendisinin ve yaratıcısının farkına varır. Bunun farkına varan kişi zaman ve mekan olarak çevresine daha duyarlı hale gelir. Yaratıcısının bilincinde olan insan yapıp ettiklerinin hepsinin yaratıcısı tarafından görüldüğünün bilincindedir. Bu bilinç sayesinde kişi bir yandan camiinin en ön safında namaz kılmak için koşup diğer yandansa işçisinin sigortasını yaptırmadan onu çalıştırmamaya, ailesine kötü davranmamaya, hayvan haklarına duyarlı olmaya, çevresini kirletmemeye ve son tahlilde kendi içinde tutarlı olmaya başlar. İşte bu namazdır ki, insanı kötülükten ve çirkinlikten alıkoyar.
- Gönderilen tüm kitaplar gönderildiği toplumun anlayacağı dilde gönderilmiştir. İncil Aramice, Tevrat İbranice ve Kur’an Arapça gönderilmiştir. Dolayısıyla bu toplumlar bu dilleri bildiği için bilinçli bir şekilde kendi dillerinde ibadet edebiliyorken; Türkler Arapça bilmediği için maalesef ki bilinçsiz bir şekilde ibadet etmektedir. Bunun nedeni de dili kutsallaştırmaktan veya putlaştırmaktan kaynaklanmaktadır. Halbuki bu kitap Arapça değilde İngilizce inseydi acaba yine ne dediğimizi bilmeden İngilizce okumayı mı tercih ederdik? Şunu unutmayınız, Kur’an Arapça değildir, Arapça olan onun harfleridir.
12)NAMAZLARIMIZDA ETTEHİYYATÜ VE SÜPHANEKE GİBİ KUR’AN DIŞI DUALAR OKUYABİLİR MİYİZ? Kur’an’a göre namazlarımızda yalnızca Kur’an’dan ayetler okuyabiliriz.
73-Müzemmil-20: Öyleyse Kuran’dan kolayınıza geldiği kadar okuyun.
29-Ankebut-45: Sana vahyetmiş olduğumuz oku ve namazı gözet.
- Günümüz namazlarında maalesef ki Ettehiyyatü ve Süphaneke gibi Kur’an dışı dualar okunmaktadır. Yapılan bu uygulama Kur’an ayetini hiçe saymaktır, yanlıştır.
- Ayırıca Ettehiyyatü duasının Muhammed peygamber tarafından namazda okunduğu iddia edilse de bu bilgide yanlıştır. Elçilerin Kur’an’ı insanlara tebliğ etmekten başka bir görevi olmadığı gibi İslamiyet adına da dini eklemeler/çıkarmalar yapması da mümkün değildir. İlgili duanın aşağıda vermiş olduğum iki kısmına dikkat ederseniz, mantıken de Muhammed peygamberin namazda kendisine selam veremeyeceğini ve zaten Kur’an’da yazılı olan şehadet (la ilahe illallah) dışında bir şehadet üretmeyeceğini anlayacaksınız.
- Esselâmü aleyke eyyühen-Nebiyyü ve rahmetullâhi ve berakâtüh
Ey Nebî! Allah’ın selâmı, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun. - Eşhedü en lâ ilâhe illAllâh ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve Rasûlühü.
Şahâdet ederim ki, Allâh-ü Te’âlâ birdir ve yine şahâdet ederim ki, Muhammed O’nun kulu ve Rasûlüdür.
- Tüm bu açıklamalara rağmen “namazlarımızda Muhammed peygamberi andığımız ve ona selam verdiğimiz bir duanın ne yanlışı olabilir ki?” diyebilirsiniz. Şöyle ki, Allah ayetiyle “Kur’an’dan kolayınıza geleni okuyun” demişse bunun dışında farklı arayışlar içine girmek yanlıştır. Mesela bende İstiklal Marşını çok seviyorum diye şehitlerimizi anmak için namazlarımda İstiklal Marşından sevdiğim yerleri okuyabilir miyim? Ayrıca illa ki Muhammed peygamberi namazınıza dahil etmek istiyorsanız Kur’an’da Muhammed peygamberin anlatıldığı yerleri bulup bunları namazınızda okuyabilirsiniz.
13)NAMAZLARIMIZI ARAPÇA KILMAK ZORUNDA MIYIZ? Kur’an’a göre namazlarımızı Arapça kılmak zorunda değiliz. Böyle bir emir yoktur. Kur’an’a göre namaza ne dediğimizi bilerek durmamız, abdest almamız ve namazımda Kur’an’dan ayetler okumamız emredilmiştir. Allah için önemli olan namazın hangi dilde kılındığı değil; onun mesajını anlayabileceğimiz bir bilinçle namaza durmamızdır. Çünkü Allah zaten tüm dilleri bilendir, bilgedir.
43-Zuhruf-2/3: Apaçık Kitaba dikkatinizi çekerim! Biz, anlayıp düşünmeniz için onu Arapça bir Kur’an kıldık.
- Yukarıdaki ayette de açıklandığı üzere, Kur’an Arapça değildir; Arapça olan onun harfleridir. Kur’an’ı anlamak için hele de bu devirde Arapça bilmek zorunda değilsiniz, tabii ki bilirseniz bu sizin için daha iyi olmakla birlikte böyle bir zorunluluk yoktur. Çünkü bu kitabın harflerinin Arapça olması gönderilen toplumun anladığı dilin bu olmasından kaynaklanmaktadır. Şayet ibadette Arapça zorunlu dil olsaydı İncil Aramice ve Tevrat’ta İbranice gönderilmezdi. Dili kutsallaştırmanın veya putlaştırmanın hiçbir önemi yok. Önemli olan bu kitabı anlayarak okumanız ve ne dediğinizi bilerek namaz kılmanızdır. Emredilen de budur. Şayet bu kitap İngilizce dilinde inmiş olsaydı yine anlamını bilmediğiniz bir dilde okumayı mı yoksa bildiğiniz dilde okumayı mı tercih ederdiniz? Anadilde ibadeti engelleyen herhangi bir ayet yoktur. Ben namazımı Türkçe kılıyorum, size de tavsiye ederim.
14)KUR’AN’A GÖRE NAMAZLARIMIZ NASIL OLMALI? Kur’an’a göre namazlarımızda huşu içinde olmalı ve ses tonumuz; ne çok sesli ne de sessiz olmayıp orta düzeyde diğer bir ifadeyle kendimizi duyacağımız düzeyde olması gerekmektedir. (TDK-Huşu: 1.Alçak Gönüllülük 2.Tanrı’ya boyun eğme, gönlü korku ve saygı ile dolu olmadır.)
23-Muminun-2: Onlar ki, namazlarında huşu içindedirler.
2-Bakara-238: Namazları ve orta namazı koruyun. Tam bir saygıyla Allah’ın huzurunda kıyam edin..
17-Beni İsrail-110: Namazında sesini yükseltme, kısma da. İkisinin ortası bir yol tut.
15)SALDIRI, KORKU VE KAYGI İÇERİSİNDEYSEK NAMAZI NASIL KILMALIYIZ? Kur’an’a göre namaz çok önemli bir ibadettir. Bu ibadet vakitleri belirli olan ve kazası olmayan bir ibadettir. Bu yüzdendir ki şayet saldırıya uğrayacağımızdan korkuyorsak, endişelerimiz veya kaygılarımız varsa bu durumda namazı yaya olarak veya binek üzerinde kılmamız mümkündür.
2-Bakara-239: Bir kaygı ve endişeniz varsa, yaya veya binmiş olarak (namazı kılın.) Güvene kavuştuğunuz zaman, bilmediğiniz şeyleri size öğrettiği gibi Allah’ı anın.
4-Nisa-101: Yeryüzünde sefere/yolculuğa çıktığınız zaman, kafirlerin sizi fitneye sokmalarından/saldırmasından korkarsanız, namazı kısaltmanızda bir mahsur yoktur. Şüphesiz, kafirler size apaçık düşmandır.
16)KUR’AN’DA “TEKBİR”, RÜKUDA SÖYLENEN “SÜBHANE RABBİYEL AZİM” VE SECDE DE SÖYLENEN “SÜBHANE RABBİYEL ALA” YAZIYOR MU? Evet bunların hepsi Kur’an’da yazıyor.
74-Müdessir-3: Rabbini “TEKBİR” et.
56-Vakıa-96: Artık Rabbini “AZİM” ismi il tesbih et.
87-A’la-1: Rabbini “ALA” ismini tesbih et.
- Namaza başlarken ve namazın içinde kıyam, rüku ve secdelere gidip gelirken Allah’ı, “Allahu Ekber” yani Allah büyüktür diyerek tekbir ediyoruz.
- Namazda rükuya gittiğimizde Allah’ı “azim” (azim: büyük) ismi ile tesbih ederek, “büyük olan Rabbim her türlü kusurdan uzaktır” diyerek yalnızca ona boyun eğiyoruz.
- Namazda secdeye gittiğimizde Allah’ı “ala” (ala: üstün) ismi ile tesbih ederek, “üstün olan Rabbim her türlü kusurdan uzaktır” diyerek onun yüceliğinin karşısında bilinçli bir şekilde ve vücudun en savunmasız hali olan yüzüstü yere kapanarak ona teslim oluyoruz.
17)KUR’AN’DA EZAN VAR MI? Kuran’da ezan yani Türkçe karşılığı olan “çağrı” vardır ancak bunun içeriğini belirleme inisiyatifi şirk teşkil etmediği sürece Müslümanlara bırakılmıştır. Tıpkı Hristiyanların çağrısının çan olması gibi.
62-Cuma-9: Ey inananlar! Cuma günü, namaz için ÇAĞRI yapıldığında, Allah’ı anmaya/Allah’ın Zikri’ne koşun. Alış-verişi bırakın. Eğer bilirseniz bu sizin için daha hayırlıdır.
- Günümüzde bu çağrı dileyen kişilerin cep telefonuna gelecek bir SMS, uygulama, alarm şeklinde olabileceği gibi; Arapça ezan şeklinde veya Türkçe ezan şeklinde olabilir.
18)KUR’AN’DA NAMAZA BAŞLARKEN NİYET ETMEK YAZIYOR MU? Kur’an’da namaza başlarken “niyet etmek” diye bir şey yoktur. Çünkü bu emredilen, farz olan bir şey değildir. Ancak dileyenlerin kendilerini hazır hissetmek anlamında namaza niyet ederek başlamasında da herhangi bir sakınca yoktur. Hatta niyet ederken, 6-En’am-162.Ayetteki gibi “benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm evrenleri Rabbi olan Allah içindir” deyip namaza başlayabilir ya da herhangi bir şey demeden direkt namaza başlayabilirsiniz.
19)NAMAZDA KUR’AN’DAN HANGİ AYETLERİ OKUYABİLİRİZ? Dileyen arkadaşlar Kur’an’daki dua ayetlerinin derlendiği Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün “Kur’an’ın Öğretiği Dualar” ya da Dr. Emre Dorman’ın “Duamız Olmasa Ne Önemimiz Var?” adlı kitapları alarak buradaki ayetlerden kolaylarına geleni okuyabilir ya da benim hazırladığım word belgemi buraya tıklayarak indirip okuyabilirler. Cuma namazını ayrı bir yazımda değerlendireceğim için buraya yazmıyor ve yazımı burada sonlandırıyorum, umarım faydalı bir yazı olmuştur. Hoşça kalın.
19 Temmuz 2016 at 00:28
Namaz (salat ) Hz Ademden beri var olan bir ibadettir.
BeğenBeğen
25 Temmuz 2016 at 18:00
Önceleri ben de sizin gibi düşünüyordum ancak sonradan Kuran’da namazı aradığımı ve gelenekçi yorumlardan etkilenerek namaz olmayan yerde namazı gördüğümü anladım. Konuyla ilgili bütün bulgularımı buraya şimdilik yazmayacağım, bunu yaklaşık 50 sayfalık ayrı bir yazı olarak yazmam gerekiyor. Ne düşündüğünüzü öğrenmek için bir kaç örnek vermekle yetineceğim.
Şu ayetlerin bağlamını dikkatle okursanız konunun namazla ilgisi olmadığını göreceksiniz: 2:43-45, 2:238, 5:55-68,
Aşağıdaki ayetlerde salat sözcüğüne namaz anlamı verilince ciddi sorunlar ortaya çıkıyor:
5:106, 6:72,92,162, 9:4-5, 11:114(bütün sureyle ilgisiz), 14:37
3:110-114(kitaplıların barışçıl olanları namaz kılanlar mı?),
4:43 (toplu namazda söyleme {kavl} olmaz, okuma ve dinleme olur; ne dinlediğinizi değil ne söylediğinizi anlayıncaya dek diyor)
4:43 (kılmayın demiyor, yaklaşmayın diyor; namaz “yaklaşılabilen” bir şey değildir, kılarız veya kılmayız)
4:102 (namazı herkes bireysel kılarak tehlike neden geçiştirilmiyor, neden koşullar zorlanıyor?)
4:102 + 9:54 (toplu kılma ile evde kılma arasındaki fark üzerine tek kelime yok, olması gerekmezmiydi?)
8:35 (kafir neyi örttü? 41:26 ile ilgili olabilir mi?)
19:31 (namazın biçiminden hiç söz yok, 59. ayete dek salatı emreden elçiler olduğu halde. bu kadar çok elçi yalnızca namaz için gönderilmiş olabilir mi?)
22:41 (namaz için nefes alabiliyor olmak dışında imkan gerekmiyor)
62:11 (namazda imamı yalnız bırakamazsınız, herkes gitse de o namazını kılabilir)
Uzatmamak için burada kesiyorum. Bunlar “salat”ın ne olduğunu ortaya koymasa da ne olmadığını ortaya koyuyor diye düşünüyorum.
BeğenBeğen
17 Haziran 2017 at 13:33
Bu konu hakkında görüşlerim henüz net olmamakla beraber aklımda soru işaretleri oluştu. Daha önceleri Hakkı Yılmaz’ın görüşlerini dinlemiştim fakat yeterli gelmemişti. Bu konu hakkında önereceğiniz kitap, site veya video varsa paylaşırsanız çok memnun olurum. Bu vesile ile diğer okuyucularda bu konuyu araştırabilir. (Yorumunuzu geç yayınladığım için lütfen kusura bakmayın yeni gördüm.)
BeğenBeğen
20 Haziran 2017 at 22:03
Yanıtlamakta geciktiğiniz iyi olmuş. Aradan geçen sürede internetten elime geçirdiğim (çünkü kütüphanelerde yeni bir şey yok) her şeyi okudum. En son İngilizce forumlarda konuyla ilgili bütün yorumları sıradan okumaya başladım. Bu arada bir kaç yıl önce var olan forumlardan bir kaçının uçtuğunu gördüm, uçmamış olan forumları bilgisayarıma indirmeye başladım. Demek ki “internette var” diye güvenmeyecekmişiz. Her neyse, bunları okumaktan gına geldi desem yeridir, çünkü keçiboynuzu gibi, sayfalarca kayıkçı kavgası okuyacaksınız ki arada yeni bir bilgiye denk gelesiniz. Allah sabır versin, devam ediyorum, başka çarem yok.
Hakkı Yılmaz’ın yorumunu başından beri sakat buluyorum. Bir kere onun ve tayfasının tanımladıkları şey destek değil, yardım. Türkçesini yanlış koyarak baştan hata ediyorlar.
Anlamhakikat.com adresindeki yorum ilginizi çekebilir. Bu adam okuması zor ve derdini anlatmakta sakar bir adam, ama çok çalıştığı belli. Katılır veya katılmazsınız, işinize yarayabilir. Benim çok işime yaradı.
Ben sure bağlamlarından salatın Kuran dersi olduğu sonucuna vardım. Ama sözcüklere uygun Türkçe (veya herhangi bir dilde) karşılık bulamadıkça varacağımız bir yer yok diye düşünüyorum. En sonunda 33:56’ya takıldım kaldım. Onu aşamıyorum. Çünkü Allah’ın elçisine yaptığı ve kulların elçiye yaptığı bir eylem ne olabilir, çözemiyorum. “Yardım” deyiveriyorlar. Onu demeyi ben de biliyorum ama geri kalan 98 yerde yardım yerine oturmuyor. İki anlamlılıktan başka bir çözüm olabilir mi diye oturdum Arapça fiil çekimlerini araştırdım. Bir çıkış bulamadım. İki anlamlılığa dayanan yorumlar beni tatmin etmiyor (anlamhakikat.com’un yorumu da böyle). Sözcük sıkıntısı mı vardı da yazar bu sözcüğü kullandı? Yoksa 99 ayette işime gelen yerde yardım, işime gelen yerde Kuran dersi anlamına gelen türettiğim sözcüğü (bir kaç aday var) kullanır geçerim. Ama kendim başta olmak üzere kimseyi ikna edemem.
Bu konuya çalışmamın kazancı, düzenli Kuran dersinin “namaza” nasıl evrildiği hakkında bir kaç ipucu yakalamak oldu.
Konuyla ilgili çalışma tablolarımı ve notlarımı karıştırmak isterseniz blogda gördüğünüz adrese bir eposta atın. İngilizce biliyorsanız salatın namaz değil vahyi öğrenmek ve uygulamak olduğunu savunan bir kitapçık var, internette bir yerde bulmuştum, onu da yollayabilirim. Bir de not, salatın Kuran dersi olduğuna asıl uyanmamı sağlayan şey konuya arkadaşlarla birlikte çalışmak oldu. Birlikte çalışmanın yarattığı farkı anlatamıyorum, sanırım tanık olmadıkça inanmıyor kimse. Biraz yol alan kişi de “ben çözdüm” havasına girip saçma sapan bir kibir ediniyor. Nitekim bireysel çabalarla bu iş olmayacak, bu toplum birlikte çalışmayı öğrenecek ya da yok olacak.
BeğenLiked by 1 kişi
24 Haziran 2017 at 18:57
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim. Maili de attım 🙂
BeğenBeğen
16 Haziran 2017 at 00:02
SALAT..
Tüm detayları ile salat..
Güneşin kaymasından/aşağı sarkmasından, gecenin kararmasına kadar namazı kıl. Sabah Kur’an’ını da gözet. Çünkü sabah Kur’an’ı tanıklarca izlenmektedir. ( İSRA / 78 )
Ayette namaz olarak çevrilen kelime “” salat “” tır..
1. ekımı es salâte : namazı kıl, ikame et
Devam eden ayet:
Sana özgü bir davranış olarak, gecenin bir kısmında, o Kur’an’la meşgul olmak üzere uyanık ol/uykudan uyan. Böylece Rabbinin seni övgüye layık bir konuma ulaştırması umulur. ( İSRA / 79 )
Yazdığım meal Yaşar Nuri ÖZTÜRK’ e aittir…
Ayetin orjinali :
1. ve min el leyli : ve geceden, gecenin bir kısmında
2. fe tehecced : ve teheccüde kalk, teheccüd namazı kıl
3. bihî : onunla
4. nâfileten : ilâve olarak
Namaz olarak çevrilen kelime “” salat “” bu ayette yoktur..Yaşar hocada kullanmamıştır..Ama diğer meallere baktığımız zaman, bir çoğunda namazı görür ve bu namaza, halk arasın da “” teheccüd “” namazı deriz..Yani bir miktar uyuyup uyandıktan sonra kılınan namaz…Örnek meallar :
Süleyman ATEŞ:
Ayrıca sana özgü olarak gecenin bir kısmında da Kur’ân oku(yup namaz kıl)mak üzere uyan! Rabbinin seni güzel bir makama ulaştırması umulur. ( İSRA / 79 )
Süleyman ATEŞ namazı parantez için de vermiştir..
Şaban PİRİŞ :
Geceleyin uykudan uyanınca da senin için nafile olan namazı kıl! Umulur ki Rabbin seni övgüye layık bir mevkiye yükseltir ( İSRA / 79 )
Şaban PİRİŞ’ te İsra / 78 de ki salat kelimesinden, namazı almış ama, KUR’AN kelimesini almamıştır…Doğru ya peygamberin, KUR’AN’ la KUR’AN okumakla ne işi olur ?
Bana göre bu ayetler şunu anlatır:
Peygamber gün boyu, hem sosyal hem ticari hemde tebliğ hayatını sürdürmektedir..Diğer insanlardan farklı olarak “” ALLAH’ ın elçiliği “” görevi vardır..Sosyal yaşantısına devam ettiği gibi, bu tebliğide yapmak zorundadır..
Her insan gibi gün boyu yorulmaktadır..Ama görevini doğru yapabilmek adına, KUR’AN’ ı doğru anlaması ve üzerinde de çalışması gerekmektedir..
Bu nedenle ALLAH, peygamberin dinlenmesi için bir miktar uyumasını ve sonrasındada uyanarak KUR’AN çalışmasını istemektedir..Çünkü KUR’AN’ ı ilk anlaması gereken kişi peygamberdir ki, insanlara doğru anlatabilsin….
Peygamberin tebliğini doğru yapabilmesi için, KUR’AN’ ı doğru anlaması gerekiyor du..Namazı doğru kılması değil..Peygamber insanlara namazı öğretsin ve kıldırsın diye görevlendirilmedi..Peygamber KUR’AN’ ı tebliğ etmek için görevlendirildi..
İşte bu ayet te namaz olarak çevrilen kelime olan “” salat “” ın, yani desteğin KUR’AN okumak, KUR’AN’ ı doğru anlamak ve sabah kalktığında anladığı doğruları tebliğ ederek, ALLAH’ ın dinine salat / destek vermek olduğunu açıkça anlaşılmaktadır…
Ayetin “” sana özgü olarak “” demesi de bu nedenledir..Çünkü o peygamberdir..Kendi çalışmalı, anlamalı ki, anlatabilsin..
Ve gece salatı ile ilgili bir başka ayet :
“” Hiç kuşkun olmasın, Rabbin senin durumunu biliyor. Gecenin üçte ikisinden daha azını, yarısını, üçte birini ayakta geçiriyorsun. Seninle beraber olanlardan bir grup da öyle. Allah, geceyi de gündüzü de ölçüye bağlamıştır. Sizin onu kuşatamayacağınızı bildi de size tövbe nasip etti. O halde Kur’an’dan, kolay geleni okuyun. Sizden hastalar olacağını bildi. Bir kısmının yeryüzünde dolaşıp Allah’ın lütfundan bir şeyler isteyeceklerini, diğer bir kısmının da Allah yolunda çarpışacaklarını bildi. O halde Kur’an’dan, kolay geleni okuyun! Namazı kılın! Zekâtı verin. Güzel bir ödünçle Allah’a ödünç verin! Öz benlikleriniz için önden gönderdiğiniz iyiliğin, Allah katında hayrını daha çok, ödülünü daha büyük olarak bulacaksınız. Allah’tan af dileyin. Hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok esirgeyicidir””
( MÜZZEMMİL / 20 )
Salat kelimesine burdada namaz anlamı verilmiştir..Ayette görüldüğü gibi peygamberin ve arkadaşlarının İSRA / 79 da ki gece kalkıp KUR’ AN okuyup, KUR’AN çalışma ibadetlerinin devamıdır bu ayet..Ve burda ki salat yine namaz kılmak değil, salatı ikamet etmek yani desteği ayakta tutmaktır.ALLAH’ ın dinine olan desteği..
Ama bu görev yoğunluktan dolayı hafifletilişmiş, kolayınıza geleni okuyun denmiştir..Ama gelenek bunu namazda kolayına geleni oku olarak anlamış, dinin direği salatı / desteği /KUR’AN okumayı; namaz yapmıştır…
Salat..KUR’AN okuyup anlayarak, tevhidi tebliğ ederek ALLAH’ ın dinine destek vermek yardım etmek…Ve vahyin içinde ki ilahi emirle toplumsal desteği sağlamaktır..
Ey iman sahipleri! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır. ( MUHAMMED / 7 )
Salatların namaz olduğu konusunada biraz değinelim..Öncelikle kelime anlamlarını bir gözden geçirelim sözcüklerin :
1) rükû, “hudû” (eğilmek, bükülmek, küçülmek, tam teslim olup itaat etmek, sözü yumuşatmak; kibar, tatlı söylemek) demektir.
2) Rükû, “inhina” (iki büklüm olmak) demektir. Yaşlılıktan beli bükülmüş ihtiyarlara rakea’ş-şeyhu (ihtiyar iki büklüm oldu) denir.
3) Rükû, “zengin kimsenin sonradan fakirleşmesi” demektir (“beli kırılmak” deyimine eş bir anlam).
4) Rükû, “putlara tapmayıp Allah’a boyun eğmek” (haniflik etmek) demektir. Câhiliye Arapları, aralarında puta tapmayıp yalnızca Allah’a tapanlara, raki (rükû eden) ve rakea ilellâh (Allah’a rükû etti) derlerdi.
Kur’an’ da ki tüm “” ruku “” ayetlerinde, “” belini bükmekten “” değil, Allah’ a boyun eğmekten bahsedilir..
Secde
Bu kelimeyede yine lisan’ ül arab’ tan bakalım:
“Teslim olma, boyun eğme” anlamında kullanılan “secde” sözcüğü; “devenin sahibini üstüne çıkarması için boynunu kösmesi (eğmesi)” ve “meyve yüklü hurma dallarının, sahibinin rahat uzanıp toplamasına elverişli olarak eğilmesi” anlamında vazedilmiştir (ortaya çıkmıştır). Daha sonra da sözcük; “ülke krallarının bastırdıkları paranın üstündeki kabartma resimlere tebaanın baş eğerek bağlılık göstermesi” anlamında kullanılmıştır. (Lisan ül Arab; c:4, s:497)
Demek oluyor ki “secde”; “ kişinin bilinçli olarak bir başkasına -kendisinden daha güçlü olduğunu kabul ederek, teslim olması, boyun eğmesi, onun otoritesi dışına çıkmaması” demektir. Kur’an’da defalarca nakledilmiş olan, “meleklerin Âdem’e secde etmeleri” de işte bu anlama gelmektedir. Yani melekler (tabiat güçleri), Âdem (bilgili kimse) karşısında, o kendilerinden daha güçlü olduğu için ona boyun eğmişler ve teslim olmuşlardır.
Görüldüğü gibi, “secde” sözcüğünde “yere kapanmak” anlamı yoktur..
Secde, teslimiyet göstermek demektir..
Salatın namaz olduğuna dair delil getirilen, nisa suresi 102. ayetede kısaca değinelim..
Ayette ruku etmekten bahsetmez..Secde etmekten bahseder ..O halde namaz denilen ibadet, rukusuz bir ibadet olmalıdır !! Ayet savaş hali cepheyi anlatır. Can tehlikesi olmasına rağmen Allah bu ibadetin yapılmasını emreder ..Bumudur yani Allah’ ın davası ? Ölecekte olsanız bana yere kapanın ?
Hayır !! Hayır !! Ölecekte olsanız salatı ikamet edin !! Kur’an okuyun.. Hergün, belirli vakitlerde, düzenli yemek yer gibi ..Aksatmadan.. Ayetlerimi okuyun…Ve ayetlerime teslim olun ( secde ) Çünkü savaşta ölmezseniz, bu ayetleri tebliğden sorumlusunuz..
Secdenin zaten “” alnı yere koyma “” anlamının olmadığını gördük.. Nisa 102 de nebi Kur’an okur..Arkadaşarıda ayetlere secde ( teslim ) ederler…
Binek üzerinde, yürüyerek, namaz bahsine gelince,bendensel olarak kıyam-rüku- secde binek üzerinde zaten yapılamaz..Yürüyerekte yapılamaz.. Binek üzerinde kaza yaparsınız..Yürüyerek yapabilr misiniz bilmem..Başarabilirsenizde sanırım ortaya garip bir manzara çıkar..
Burda hemen akli delil devreye girecektir. Zihinsel olarak namaz kılma.. Dinini Allah’ a özgülemiş olanlar, Kur’an ayetleri okuyarak bu salatı gerçekleştireceklerdir..Yani akılla namaza değil, gerçek salata ulaşmış olacaklardır.. Dinini Alah’ a özgülemeyene, dinini Alah’ a özgülemesi gerektiğini bile anlatamıyoruz.. Bunu nasıl anlatacağız.. O nedenle onların bahsine hiç girmeyeceğim..
Yani binek üzerinde ve yürüyerek, yapabileceğimiz şey, ayet okumaktır..Ayet okuyup, hatırlayıp, beyni vahiyle diri tutmak, vahiyle eğitime devam etmek, hayatı vahye göre organize etmek ( secde ) ve salatta sürekli olmak için yani tebliğ için çalışmaya devam etmektir..
Kur’an’ da namaz secdesine delil getirilen ayet :
İşte bunlar, Allah’ın kendilerine nimet lütfettiği peygamberlerdendir: Âdem’in soyundan, Nûh’la birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail’in soyundan, kılavuzluk edip seçtiğimiz kimselerden. Kendilerine Rahman’ın ayetleri okunduğunda, ağlayarak secdelere kapanırlardı. ( meryem / 58 )
Ayetten görüldüğü gibi yapılan secde, teslimiyet namazda değildir..Kur’an okunurkendir.. Bunca müşrik fatiha okuyup namaz kılıyor..Yere kapanıyor..Teslim olmuş mu oluyorlar şimdi ?? Önemli olan Fatihayı okumak değildir..Fatihayı yaşamaktır..
Yani kısaca, salatın namazla bir alakası yoktur..Salat vahyin tamamıdır.. Buda Kur’an eğitimi ile mümkündür. Bu nedenle rabbimiz, bu eğitimi güneş vakitleri ile zamanlamasını belirlemiş, savaş zamanında bile bu eğitimin aksamamasını ve ayetlerine secde ( teslimiyet ) gösterilmesini emretmiştir…
İllede salat namazdır diyenlere :
“” Onların amelleri, engin denizdeki karanlıklara da benzer. Üst üste dalgaların kapladığı bir deniz. Daha üstünde de bulutlar var. Birbiri üstüne karanlıklar… Elini çıkarsa göremeyecek halde. Allah’ın ışık vermediği kişiye hiçbir ışık bulunamaz.”” ( NUR / 40 )
Önce tevhidi öğrenilip, uygulanmalı, müslüman olunmalı…Salatlar namaz olarak kaldığı sürece bu asla olmayacak..Ve insanlar müşrik müşrik namaz kılıp duracaklar..
Allahın dinine yardım edin…
Selam ve dua ile..
BeğenLiked by 1 kişi
17 Haziran 2017 at 13:41
“Salatın namaz mı? yoksa destekleşmek mi? ya da her ikisi mi?” hakkında ki görüşlerim net değil. Sizin söyledikleriniz de çok mantıklı geldi. Daha önceleri bu konuda belki de ilk olan Hakkı Yılmaz’ın videolarını izlemiştim fakat tatmin olamamıştım. Bu konu hakkında A’dan Z’ye araştırma yapabileceğimiz kitapları, siteleri veya videoları paylaşırsanız çok memnun olurum.
BeğenBeğen
29 Eylül 2018 at 17:16
Sayın Halit Can Dündar salat ne namazdır ne de destek şu verecegim siteleri araştirdiktan sonra eminim bu durumu farkedeceksiniz. ben tek tek 1 yıl boyunca bütün salat ayetlerini,öncesi ve sonrasında salatla direk ilgili kavramlari kiyam,ruku,secde,kıble, abdest,mescit,ikame dolaylı ilgili kavramlari zekat,takva,hidayet, tek tek inceledim.Aslında namazın Allahin vahyinin anlaşılması ve yaşanması noktasında nasıl salata engel olduğunu ,yitirilen salatin namaz ritüellı yüzünden yitirildigini anladış.
1)Büyük kandırmaca ve gerçek islam internette pdf ibrahim yılmaz
2)beytegiris.blogcu.com 15 sayfa ve her sayfada 5 veya 6 yazı
3)kuraniyorumluyorum.blogspot.com.salat
4)vekuran.blogspot.com orta bölümde yukarıdan aşağıya doğru sayfa ilerlerken “kurana göre salat”
5)salat ayetlerini yeni incelemeye başladı .kuranincelemesi.com da salat inceleme tablosu.
BeğenLiked by 1 kişi
30 Eylül 2018 at 10:19
Teşekkürler, okuyacağım.
BeğenBeğen
30 Ocak 2018 at 01:05
Arkadaşlar cümleten selamlar. Bende yazılanları okudum ve herkesin ellerine sağlık. Acizane katkım olsun diye bildiklerimi yazmayı kendime huşu içinde bir görev saydım. Zaten salat konusu sizlerinde burada aslında yaptığı şeydir yani adminin din için hak için açtığı konuyu hep birlikte ayağa kaldırma işidir. Salat olan dinin direği budur. Yüklü devenin ayağa doğrulurken yükünden destekleyerek kalkmasına yardım etmektir asıl anlamıyla salat. İyiliği güzeli aklı ilmi bilimi öğrenmek öğretmek yaymaktır asıl salat. Bu destek çıkmak işide imkan dahilinde olur. Kimisi dua ile kimisi çalışmayla kimisi vergi ile falanla filanla. Para ile yapılanı en keskin olanıdır çünkü mal ile yapılan destek en zor ve katıksız olandır. Mal canın yongasıdır. Zaten akabinde zekatı verirler ibaresi ondandır. Olmazsa olmazı salatın birde rükû ve secde tarafı vardır. Bu hareketlerin özü dua içindir rabbine münacaattır bağlanmaktır.rabbin ile konuşma işidir. Aklın ve bedenin hakkıdır sayısız faydaları vardır. Kan dolaşımını ve epifiz bezini aktive edebilme işidir. Onun ile edep dahilinde istediğini aktar düşün tedavi et kendini. Herşeyi hakkıyla bilen, işiten, yarattığı kulundan gafil olmayan, şifa veren ve her birşeye Kadir olan eksiklerden münezzeh olan bir rabbi olduğunu bilen insan eğilir ağlar secdeler eder. Çünkü Rabbimiz kulum beni zannettiği gibiyim der. Sevilmezmi hiç öyle bir varlık.vakti saati olmaz Bu düşünceden bu feyzden bereketten mahrum olmayı kim isterdi ki. Bunun eksikliğini gösterme bize ya Rab. Sende gene sana sığınırız sığınırım ya Rab affet bizi. Diğer destekleşme işi olan salatın insanlar arasındaki gündüzü çalışmak için ve geceden bir kısımlarında ki bölümler için ameliye yapmak konuşmak paylaşmak kimin eksiği var kimin fazlası var sorun ne sen n’aptın gibi ve ortada eksik varsa mal ile tamamlama hesabıyla toplantı mekanı olan mescitlere çağrıyla davet edilme durumudur. İşte buda benim öğrendiğim huşu içinde yaptığım salatım budur arkadaşlar. Allah rızası için size tavsiyem Rabbim gani gani razı olur inşallah o kişiden Quran İncil Tevrat.com adlı sitede kalbi iman için çırpınan dostlar varsa bakmaları tavsiyemdir. Hidayet eden Allah tır. Kalın sağlıcakla
BeğenLiked by 1 kişi
3 Şubat 2018 at 19:42
Basit soru: Tanrı neden yere kapanıp dua etmemizi istiyor? Kuran’da içinden geldiği için yere kapananlar anlatılıyor diyelim (bir an için sözcükleri fiziksel olarak anlayalım). Bu adamlar içlerinden öyle geldiği için yere kapanmışlar. Peki, bizim içimizden gelmediği halde Tanrı neden onları taklit etmemizi istiyor? Mesela ben yoksula yardım etmek istemiyorsam veya bunun iyilik olduğuna, işe yarayacağına ikna olmamışsam neden yardım edeyim? Bana hiç bir yararı dokunmaz ki. Aynı şekilde, hissetmediğim şeyi, salt benden daha iyi olan birilerini taklit niyetiyle neden yapayım? O zaman “ağlayamıyosan ağlıyor gibi yap” hadisini de mi benimseyelim? Bu davranış kipi zamanla kişiyi ahlaksızlığa götürür. Önerdiğiniz şey masum görünüyor, uzun süre ben de masum olduğunu sandım ama yanlış. Kuran’ı okuduktan sonra yoksula yardım etmeye başladım çünkü öyle gerektiğine ikna oldum. Yere kapanmam gerektiğine ikna olmadan üç yıl boyunca yere kapanmayı denedim. Hiç bir yararının dokunmadığını gördüm. Kitabı çalışınca zaten böyle bir şey istenmediğini de gördüm. Ve bıraktım. Kimse kimseyi taklit etmesin. Çocukken babamızı taklit ettik çünkü aklımız nedenselliğe ermiyordu. Aklımız erince babamızın YALNIZCA İYİ olduğunu düşündüğümüz davranışlarını sürdürdük. Taklit etmeyi bıraktık. Onun içinden ağlamak geliyorsa ağlasın. Yere kapanmak geliyorsa kapansın. Bana anlamaya çalışmak dışında bir şey düşmez. Tanrı taklidi emretmiyor.
Bundan dolayı salatın bir toplumsal bir de cimnastik “boyutu” yoktur.
BeğenBeğen
9 Nisan 2018 at 02:08
https://polldaddy.com/js/rating/rating.jssalat nedir birde kuran söylesin çevirilerle birlikte bakalım salat ne çıkıyormuş
BeğenBeğen
9 Nisan 2018 at 02:14
salat destek diyenlere de kuran ne cevap verecek ben gördüm ve buldum kurana sordum kuran cevap verdi gerçekte hangi anlamda kullandığını kuran söyledi
müslümanlara sordum verdikleri cevaplar tatmin etmedi bende tek doğru olan kurana sordum oda o kadar çevirilerde salat namaz diye çevirenlerin aksine hayır dedi ve gerçek anlamını söyledi
BeğenBeğen
5 Eylül 2019 at 09:52
konuyu öyle derinlemesine araştırmadım ama araştıranların yazılarını okudum videolarını dinledim benim kendi çabam yok söylenilenler mantıklı geliyor bakıldığı zaman. ben şunu merak ediyorum söylenildği gbiyse kuranda namaz ritüel olarak yoksa yüzyıllar boyu bize gelen bir uygulama var peygamberimiz ritüel olarak yapmış ki bize kadar gelmiş bunu nasıl göz ardı edeceğiz. ayrıca var ama azdır diyenler sabah namazını ne zaman kılıyorlar bunu da merak ettiğim için soruyorum yani sabah güzel uykumuzdan uynaıp uykuyu düşüne düşüne yatıp kalkmak ne kadar doğru ? sabah namazının tam vakti nedir ?
BeğenBeğen
8 Eylül 2019 at 11:39
Merhaba Nur. Bende bir zamanlar senin “yüzyıllar boyu bize gelen bir uygulama var peygamberimiz ritüel olarak yapmış ki bize kadar gelmiş” şeklindeki düşünceni paylaşıyordum. Fakat Kuran’ı anadilimde okumaya karar verdiğimde gördüm ki, öncelikle namaz ibadeti Muhammed peygamber ile başlamamıştır. Yazımın ilgili yerinde bunu detaylıca açıkladım. Kaldı ki, bir şeyin Muhammed peygamberin yaptığından %100 emin olmak için bunun Kuran’dan referansı olmalıdır. Çünkü Muhammed peygamber Kuran’da olmayan bir şeyi İslamiyet adı altında insanlara tebliğ edemez. Dolayısıyla Kuran’ı açıp okuduğumuzda piyasadaki namazı destekleyecek hiçbir ayet göremiyoruz?
Gelelim ikinci sorun olan, sabah namazının tam vaktinin ne olduğuna.
Hud Suresi 114.Ayet: Geceye yakın olan gündüzün iki tarafında namaz kıl. Şüphesiz iyilikler kötülükleri giderir. Bu da, öğüt alan için bir öğüttür.
İsra Suresi 78.Ayet: Güneşin batmasından gecenin tam kararmasına kadar namazını kıl, fecrin yoğunlaştığı zamanda da. Fecrin yoğunlaşması gözle görülen bir zamandır.
Hud Suresi 114.Ayette, “geceye yakın olan gündüzün iki tarafı” ne zamandır? diye sorduğumuzda bunun cevabını İsra Suresinin 78.Ayetinde görmekteyiz. Buna göre, güneşin batmasından (akşam vaktinden) gecenin tam kararmasına kadar geçen süre, gecenin gündüze yakın iki tarafından biri olduğunu ve bu süre zarfında namaz kılmamız gerektiğini anlıyoruz. Diğeri ise fecrin, yani aydınlanmanın, diğer bir ifadeyle güneşin gözle görülebilir derecede yoğunlaşmaya başladığı an olduğunu ve bu süre zarfında namaz kılmamız gerektiğini anlıyoruz. Bu da sabah namazının tam vaktidir. Soruna cevap verdiğim tarih olan 08.09.2019 tarihinde güneş 06:40’da doğuyormuş. Dolaysıyla 06:40’tan önce örneğin 06:00’da uyanıp sabah namazını kılabilirsin. Umarım sorularına cevap verebilmişimdir.
BeğenBeğen
10 Eylül 2019 at 23:04
Halit bey Allahın selamı üzerinize olsun. Yazılarınızı 2 yıldır takip ediyorum ve çok beğeniyorum. Ama yeni konular yayınlamanızıda istiyorum. Çünkü bu güzel dinimiz o kadar tahrifata uğramışki, sanki indirilmiş değil uydurulmuş din olmuş. Halbuki gerçek din peygamberinde bize bildirdiği kuranda yeterki Bİldiğimiz dilde okuyup anlayalım. Tekrardan selamlar yeni konularınızı Bekliyoruz.
BeğenBeğen
14 Eylül 2019 at 12:52
Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim Özcan bey. Mesleğim gereği çok yoğun olduğum için artık eskisi gibi geniş bir zamanım olmadığından maalesef yazamıyorum. Ancak sizler Türkçe Kuran (tavsiyem Edip Yüksel, Yaşar Nuri Öztürk veya Sonia Cihangir çevirili) alarak aklınıza takılan birçok sorunun cevabını kitapta bulabilirsiniz. Selamlar 🙂
BeğenBeğen
9 Mayıs 2020 at 01:47
Burada yazılanları, yorumlardakiler de dahil olmak üzere referenslarınızın çoğunu okudum. Hepinize teşekkür ederim. Ben sonia cihangir’in görüşlerine katılıyorum. Ama sonia cihangir’in videolarında duymadığım (varsa bilmiyorum) namazda sadece Kur’an okumak fikrinizi doğru buldum. Referans verdiğiniz ayetlerden (ve ifadesi kafamı karıştırdı) ziyade yorumlardaki ve referanslarındaki salatın Kur’an olabileceği fikrinden vardım buraya.
Bence salat hem namaz hem de kuran okumak anlamına gelebilir. Eş anlamlılık olmak zorunda değil. Çünkü eğer namazda okunanlar Kur’an’dan müteşekkilse; salatın hem ritüelli bir Kur’an okuma eylemi hem de Kur’an’ı anlamak için yapılan okuma olması mantıklı geldi. Yani namaz Kur’an okumanın ritüelli hali olabilir. Salat; Kur’an okumak dışında genel bir destek anlamında olsa idi, bu kadar önemli bir ibadetin daha ayrıntılı anlatılması gerekmez miydi?
Ritüel kısmının olmasıyla ilgili olarak;
Kalem:42-43 Bayraktar Bayraklı meali
O gün işler zorlaşır ve secdeye davet edilirler; fakat güç yetiremezler.
Gözleri horluktan aşağı düşmüş bir halde, kendilerini zillet bürür. Halbuki onlar, sapasağlam iken de secdeye davet ediliyorlardı.
Burada sapasağlam diye çevrilen kelime;
sâlimûne : salim, sağlam, selâmette
Burada kastedilen sağlam ise ritüeldir diye düşündüm. Çünkü selamette olup da sağlam olmayanlar, secde edemezler.
Bana sağlam kısmı mantıklı geldi. Çünkü selamette olmasak dahi namaz kılmak zorundayız, savaşta bile. Buradan yola çıkarak secdenin fiziksel secde olduğunu düşündüm.
Yanlışlarım varsa ve düzelten olursa, çok çok sevinirim.
BeğenBeğen
4 Haziran 2020 at 23:42
Merhabalar. Salat ile ilgili bu satırlarda da yorumu olan (“gerçeğin kitabı” ve “selim çalışkan” isimleri ile) arkadaşın gerceğinkitabi.wordpress.com da tüm salat ayetlerini (99 tane) inceleyen ve pdf olarakta infirip okuyabileceğiniz yeni bir yazısı yayınlandı. “salat ve namaz araştırması 1 Ayetler” adında. İlgilenenlere duyrulur.
BeğenBeğen